Zaman, hayatı nasıl geçirdiğinizin adıdır / Karin Karakaşlı

Hepimizin “Keşke zaman dursa,” dediği mutluluk anları vardır. Ama ya hakikaten zaman dursa, ne yapardık? İşte bu görünüşte eğlenceli, heyecan dolu kitap bir yanıyla da böylesine derin bir soru yöneltiyor bize.

Hayatta en çok konuştuğumuz konuların başında gelir zaman. Bazen geçmek bilmeyen ders ve iş saatlerinden şikâyet eder bazen de uçup giden haftasonu ve tatil günlerine hayıflanırız. Yirmi dört saatin bize yetmediği çokça dillendirdiğimiz bir diğer sıkıntıdır. Zamanın göreceliği edebiyatın da merceğine sıklıkla takılır. Şimdi de elimizde genç okurları zaman kavramıyla tanıştırırken gülümseterek düşündüren bir kitap var. Hanzade Servi’nin Zamansızlar Sirki, macera keyfinden ödün vermeden derin bir meseleyi gündeme taşıyor.

Kırmızı Kedi Çocuk Yayınlarından çıkan Zamansızlar Sirki’nin baş kahramanı aynı zamanda kitabın anlatıcısı da olan on iki yaşındaki Neva. İstanbul’da ikisi de yoğun iş hayatında kaybolmuş anne babası ile birlikte artık benzerlerine çokça alıştığımız “proje çocuklar”dan biri olarak, etkinlik ve kurslar arası koşuşturan Neva, ailecek bu tempoya yetişemez oldukları bir gün anneannesi ve dedesinin yazlığının bulunduğu Kirazlıkoy’a taşınır. Zamanın alabildiğine yavaş, hayatın da sakin aktığı bu yerde, büyük şehir insanları olarak komşuların birbirine selam verdiği bir düzene alışmaya çalışan aile, bir restoran açarak dingin hayat akışına teslim olur. Neva da yakın arkadaş olduğu Olgun’la zaman geçirmekten mutludur. Oysa asıl macera daha yeni başlayacaktır…

YA ZAMAN DURURSA?

Neva’nın hayatı, günlerden bir gün kasabanın gizemli sakini, emekli sihirbaz Jerfi Adasal’ın Olgun’a hediye etmiş olduğu tek tekerlekli bisiklete binmesiyle değişir. Zaman denen kavramın var olmadığı Zamansızlar Sirki’ne ışınlanan Neva, bir yandan Olgun’la birlikte bu tuhaf yerin sırrını çözmeye çalışırken, hiç görmediği teyzesi Göksu ve kuzeni Ahsen çıkagelir. Ahsen’in babası Alçın Enişte’nin şu ürkütücü Jerfi Adasal’ın kuzeni olmasıysa işleri daha da karmaşıklaştırır. Mantığa oturmayan pek çok şey dönüp dolaşıp şu garip Zamansızlar Sirki’ne bağlanmaktadır ve Neva’nın bu bulmacayı çözmek için oraya giderek her şeyle ödeşmekten başka çıkar yolu yoktur.

Bazen bir şeyi anlatmanın en iyi yolu tam aksi olanı betimleyerek yan yana koymaktır. Hanzade Servi de bu yolu izleyerek, İstanbul’da deli bir tempoyla Kirazlıkoy’da sakince akan ama her hâlükârda akan zamanın karşısına, Zamansızlar Sirki’nin tarihin bir anında donakalmış zamanını yerleştirmiş. Hepimizin “Keşke zaman dursa,” dediği mutluluk anları vardır. Ama ya hakikaten zaman dursa, ne yapardık? İşte bu görünüşte eğlenceli, heyecan dolu kitap bir yanıyla da böylesine derin bir soru yöneltiyor bize.

Neva bu soruyu babasına “Peki, benim sonsuza dek on iki yaşında kalmamı ister miydin?” diye sorduğunda aldığı yanıt, zamanla kurduğumuz o çelişkisinde mucizevi bağı ortaya seriyor: “Hep on iki yaşında kalmanı çok isterdim, ama sadece isterdim. Bunu gerçeğe dönüştürebilecek bir dilek perisi karşıma çıksa, asla böyle bir dilek dilemezdim. Çünkü sen de kendi hayatını yaşamalısın.” Zaman bu noktada hayatı nasıl yaşamayı seçtiğimizin, ömür dediğim bahşedilmiş hayat hakkını ne için kullandığımızın tarifine dönüşüyor. Ya da Alçın Enişte’nin tabiriyle: “Her şey, zıttı ile anlam kazanıyor. İyi, kötünün yanında değerli. Hayat, ölüm gerçeğiyle sıkıca sarılmamız gereken bir şeye dönüşüyor. Çocukluğumuzun anıları, mutlulukları, büyüdüğümüzde bizi daha vefalı insanlara dönüştürmek için yüreğimize yerleşiyor.”

MİZAHLA AÇILAN SIR KAPISI

Zamana dair bu kadar ağır boyutları gençler için ilgiyle algılanabilir kılmak zorlu bir iş. Yazarın sıcacık ve tempolu mizahı, macera kurgusunu besleyen temel özelliklerden biri. Öyle ki gizemin çözülmesine engel olan her “gerçek hayat” müdahalesi, okurun sabırsızlığını arttırıyor ve kitabı elden bırakmak mümkün olmuyor. Bu mizah duygusu aynı zamanda hikâyenin felsefesinin de zihne ve kalbe işlemesini sağlayan en büyük etken. Bu yüzden keşke kitabın sonu da yine Neva’nın muzip bakışıyla gelse ve mesajın altının çizilmesi yerine hayatın içinde bir anda rastgele bitse, diye içimden geçirmeden edemedim.

1978 doğumlu Hanzade Servi, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın Bölümünü bitirdikten sonra çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı; televizyon, reklam projelerinde senaristlik ve metin yazarlığı yaptı. Ödüllü ilk kitabı Ortanca Balık’tan bu yana çocuklar ve gençler için farklı yayınevlerinden çıkan birbirinden özgün pek çok kitaba ve etkinliğe imza atan yazar, özellikle aydınlatılmayı bekleyen sırlar eşliğinde kurguladığı heyecanlı ve eğlenceli kitaplarıyla dikkat çekiyor. Tudem Edebiyat Ödülleri’nde, 2008 yılı Gülmece Öykü Yarışması’nda Yayınevi Özel Ödülü’nü alan, 2014 yılı Korku Öyküleri Yarışması’nda da birinci olan Servi, Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyat Vakfı İlkgençlik Roman Ödülü’nü de kazanarak farklı türlerdeki başarısını ortaya koydu. Hanzade Servi kitaplarını, ayrım yapmaksızın “her yaştan ruhlar için” yazdığını söylüyor. O ruhlardan biri niye siz olmayasınız? Ne de olsa çocuklara kıyasla biz yetişkinlerin zamanla çok daha büyük bir derdi var. Zamansızlar Sirki bu yüzden hepimizi ağırlamaya hazır. İyisi mi siz de kendinize hayatın anlamı adına bu zamanı ayırın. Pişman olmayacaksınız.

https://www.iyikitap.net/2020/09/29/zaman-hayati-nasil-gecirdiginizin-adidir/